
Yenişafak Gazetesi Yazarı Hasan ÖZTÜRK Fetönün itirafçılarının yeni planına dikkat çeken bir yazı paylaştı. İşte o Yazı;
kat ettiniz mi; etkin pişmanlıktan yararlanmak için “itirafçı” olan FETÖ’cülerin ifadelerinde hiç “Biz şöyle yaptık” diyeni var mı?
Birkaç istisna dışında yok…
“Yapıyla 2007 yılında tanıştım” diyor mesela…
“FETÖ’cülerle şurada buluştuk. Şunları anlattılar. Benden şunu istediler” diyor mesela…
Bir sürü örnek daha verebiliriz. Ne hikmetse birkaç istisna haricinde, “Ben o yapının elemanıyım” ya da “Biz devleti ele geçirmek için şunları şunları yaptık” diyen yok, kalburüstü FETÖ’cülerden!
Alaattin Kaya bile dalgasını geçiyor; mavra yapıyor…
Hep, topu başkalarına atıyorlar. Kendilerini “kullanılmış zavallılarmış” gibi gösteriyorlar.
En son, Cumhurbaşkanımıza Marmaris’te “suikast” yapmak isteyen timin başındaki FETÖ’cü de itirafçı olmuş.
Dehlizin birinde böcek gibi yakalanan “Paşa” lakaplı Kuzu, “Bildiklerimi anlatacağım” demiş!
Oysa bunlar o kadar kibirli o kadar burunlarından kıl aldırmayan tiplerdi ki önlerine geleni “tehdit” ediyorlardı zamanında.
Zaten Kuzu itiraflarında bulunduğu askeri birlikte nasıl kadrolaştıkları da anlatıyor eleman…
Neyse, diyeceğim o ki FETÖ yargılamaları yeni başlamışken dikkat çekici isimler itirafçı olmaya başladı. Eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1’nci Dairesi Başkanı İbrahim Okur’dan, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’ye, Cumhurbaşkanımızın canına kast eden Marmaris suikast timinin başındaki “Paşa” lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu’ya kadar FETÖ’nün önemli elemanları sıraya girmiş görünüyor.
Söyledim, yine söylüyorum:
Bu itirafçıların itirafları üzerinden oluşacak iddianame FETÖ’nün temizlenmesinden çok olayın başka mecraya sevk edilmesine neden olacaktır.
İtirafçıların itirafları önemlidir lakin diğer delillere de bakmak gerekir ve iddianameler öyle hazırlanmalıdır.
Yoksa, Balyoz’u, İzmir Casusluk Davası’nı, Ergenekon’u hatırlatarak şunu sorarım:
Yakın geçmişteki davaların hakim ve savcıları bugünün sanıklarıdır. O gün delil üretmede, kara propagandada ve kamuoyu yönetmede mahir olan “Poker suratlılar” bugün sanıkken aynı şeyi yapamazlar mı sanıyorsunuz?
Dilimde tüy bitene kadar ısrarla söyleyeceğim… Kim gocunursa gocunsun!
AB’nin Türkiye’ye bakışı, CHP’nin millete bakışı gibi
İyi niyetinden hiç kuşku duymadığım bir komşum geçenlerde şöyle dedi, “Bizim kapıcıyı, akrabalarını da aldım götürdüm benim zeytinliğe. Zeytinleri toplattım. Öğlen bir güzel de yemek verdim. İnsancıklar ne kadar da mutlu oldular!”
Bu cümlede yadırgatıcı ifade kendini bir üst sınıfta görenin diğer insanlara “insancık” demesi elbet… Komşum CHP’li bir emekli öğretmen. Kötü birisi değil lakin kodları onu böyle yönlendiriyor!
Yani ki Öğretmen Okulu mezunu ve CHP’li olduğu için bir üst sınıfa ait olduğunu düşünüyor.
Site görevlisi ve akrabalarını (köylüleri) ise cahil ve bir alt sınıf olarak görüyor…
Ona göre “insancık” onlar!
Zavallılar yani.. Zavallılar!
Onları zeytinlikte ikram ettiği ekmek arası köfte ile mutlu ettiğini düşünüyor…
İnsan sınıfının bir ferdi olarak, o insancıklara kol kanat gerdiğini zannediyor!
***
Avrupa Birliği (AB)Türkiye ilişkilerine ne çok benziyor!
Epeyce bir süredir AB-Türkiye ilişkileri aşağı yukarı böyle bir düzlemdeydi.
Ne ki “Erdoğan diğer liderler gibi bize yaltaklanmıyor”cümlesinde gizlenmiş bir süreç yaşadık.
Artık ne Amerika’nın ne de AB’nin her dediğine kapalı kapılar ardında “evet” diyen; kamuoyu önündeyse milletin gazını alan politikalar terk edilmişti.
İçeride de dışarıda da aynı dil konuşulur olmuştu.
Tek bir isteğimiz vardı muhataplarımızın bizimle “göz hizası” teması kurması. Aşağılanmamak! Horlanmamak.
Hele bir de muhataplarımızın tarihsel kodlarında “öteki”ni aşağılamak üzerine kurulu “faşizm” duygusu son dönemde yeniden depreşmişken…
Kendisi için mubah olan hiçbir şeyi diğeri için istemeyen “insanlar” ile bahşedilenle yetinmek zorunda bırakılan “insancıklar” arasındaki muhataplık seviyesine itirazdır Türkiye’ninkisi!
Zira dün Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan öğrendik. Bize “İnsan hakları, ifade özgürlüğü” filan deyip ayar vermeye kalkışan AB kendisine yönelik tehditleri bertaraf etmek için çok daha ağır tedbirler almış.
Bizde bir deyim vardır. “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı.”
AB ülkeleri tehdit olarak gördükleri “düşünce, yayın” dahil ne varsa hepsini bertaraf etmek üzerine karar almış.
Buna mukabil Türkiye’de teröre destek verenlere, terörü övenlere, terör yapanlara kol kanat geriyorlar.
Neden?
Çünkü, bizi insancıklar olarak niteliyorlar. İnsancıklar… Yani zavallılar. Kendilerini bir üst kategoriye koyup onların dışındakileri “insancıklar”olarak niteliyorlar tıpkı komşum CHP’li emekli öğretmen gibi.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
