FETÖ davaları sonunda mahkemelerin suçlu bulduklarının FETÖ’cü olduklarına, suçsuz bulduklarının da FETÖ’cü olmadığına dair genel bir inanç olmazsa FETÖ davaları beklenen arınmayı sağlayamaz, hatta işleri daha da karışık hale getirir.
Devlet kurumlarının korumak zorunda oldukları birinci amaç kamu düzenidir.
Yargı da bir devlet kurumudur ve yargının koruması gereken birinci amaç da kamu düzenidir.
Kamu düzeninin korunması için kanun hâkimiyetine sıkı sıkıya bağlı kalınması gerekir.
Kanun hâkimiyetinden söz edebilmek için ayakta kalması gereken kavram hukuk devletidir.
Hukuk devletinden söz edebilmek için de hakim olması gereken duygu adalet duygusudur.
Adalet duygusu zedelenirse aşama aşama meşruiyet ve sonrasında kamu düzeni tehlike altına girer.
15 Temmuz bize açık olarak şunu gösterdi. Devletin meşruluğu zedelenmedikçe dışarıdan yapılan hiçbir saldırı sonuç vermez.
Bu ülkede daha önce darbeler ve darbe denemeleri yaşanmadı mı?
Hangisi 15 Temmuz kadar organizeydi? Hangisinde 15 Temmuz kadar büyük bir güç kullanıldı?
Milletin devletine olan inancı, tarihin gördüğü en organize ve en acımasız darbe girişimini yerle bir etti.
15 Temmuz bize, devlete olan inancı korumadan hiçbir şeyin korunamayacağını da gösterdi.
Devlete olan inancın ayakta kalmasının birinci şartı adalet duygusunun yükselmesidir.
Pensilvanyalı şeytanın askerlerinin amaç ve faaliyetlerini hiç kimse savunamaz.
FETÖ mücadelesinin amacına da hiç kimse karşı çıkamaz.
Yapabilecekleri tek şey FETÖ mücadelesine olan inancı sarsmak, bu mücadelenin esasını sulandırmak olur.
Eğer toplumda cezalandırılanların FETÖ’CÜ OLDUĞUNA, beraat edenlerin de FETÖ’CÜ OLMADIĞINA yaygın olarak inanılıyorsa FETÖ mücadelesi doğru bir zeminde ilerliyor demektir.
Eğer aksi görüşler yaygınlaşmaya başlamışsa geç kalmadan oturup düşünmekte fayda olur.
Yargı organları zor koşullarda insanüstü bir mücadele veriyor. Bu konuda hiçbir şüphe yok.
Savcılıklarca kamu davalarının çok hızlı açılmasının gerekli olduğu zamanlar vardı.
Başlangıçta belirlenen kriterler çerçevesinde işlemler yapıldı.
Sonra bu kriterler ciddi değişime uğradı.
Kamu davaları açılırken yeterli sayılan deliller süreç içinde yetersiz kabul edilmeye başladı.
Kamu davası açılırken yeterli delil bulunduğu düşüncesiyle ek inceleme ihtiyacı duyulmayan birçok dosya bugün mahkemeler tarafından delil yetersizliği nedeniyle beraatle sonuçlandırılıyor.
Halbuki beraat eden birçok kimse hakkında incelemeye devam edilse kripto da değil, açık FETÖ’cü olduğu görülecek.
Hızlı davranarak FETÖ’cü olanlar hakkında beraat kararları verilmesi şu anda FETÖ mücadelesinin en önemli sorunu haline geldi.
Buna rağmen hızın artırılması baskısı, örgütle mücadeleye olan inancı zayıflatacak hale gelmeye başladı.
Hızın artırılması, suçlu olanları cezadan kurtarabileceği gibi tam tersi bir etki yapıp suçsuz olanların cezalandırılmasına da neden olabilir.
Hızı artırmak için yapabileceğiniz ne? Bir takım şablonlar oluşturmak. Dünyanın en kripto ve multikarakter örgütünü açık eylemleri filtreleyen bir şablonla tanımaya kalkarsanız buradan suçlu olanlar sıyırır, suçsuz olanlar cezalandırılır.
Kamuoyunda FETÖ’cü kriterleri diye gezinen kriterlere göre darbeciler içinden kaç FETÖ’cü çıkarabilirsiniz ki?
Bu alçakların FETÖ’cü olduklarında bir şüphe olmadığına göre, demek ki kriterleri yeniden değerlendirmek gerekiyor.
Adamın bütün hayatı FETÖ karşıtlığıyla geçmiş. Bir kriter ile tutuklanması ve yargılanması doğru değil. Adam kripto FETÖ’cü olsa yani FETÖ’ye saldırırken perde gerisinden FETÖ’cü olsa o açık eylemi zaten yapmaz.
Bir kimsenin FETÖ’cülüğüne şehadet önemli bir delil. Öyleyse efkârı umumiyenin FETÖ’cü olmadığına dair şehadeti de önemli olmalı.
Elbette sadece efkârı umumiyenin şehadeti yeterli değil, ama en azından çevrede FETÖ karşıtı olduğuna şehadet edilenlerin cezalandırılması ve FETÖ’cü olduğuna şehadet edilenlerin de beraat ettirilmesi konusunda acele edilmemeli ve konu birkaç defa ince elenip sık dokunarak karar verilmeli.
Av. Yaşar BAŞ / Yeni Akit
