Bu sözler, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi ağzından dökülen sözler.
Sayın Erdoğan, İstanbul’da katıldığı bir açılış töreninde halka hitap ederken sarfetti bu sözleri.
Her zaman yaptığı gibi, içinde bulunduğu hali halk ile paylaştı. Bürokratik bir organizasyonda yahut siyasetçilere hitap ettiği bir toplantıda söylemedi bu ‘ağır’ sözleri. Doğrudan halk ile temas kurduğu bir törende, halkın gözlerinin içine baka baka söyledi yalnızlığını. İçinde bulunduğu yalnızlığı, 15 yıldır arkasında duranlara haykırdı.
Burası çok önemli!
Çünkü ‘yalnızlığı’ derinden hisseden ve bunu dışa vuran kişi, sıradan bir kişi değil.
15 yıldır girdiği seçimlerin tamamını kazanan, milyonların desteği arkasında olan, şahsında cisimleşen ‘dava bilincini’ sınır ötesine taşıyan ve üstlendiği misyonla ‘uluslararası bir karaktere’ dönüşen bir liderdir, ‘yalnız’ olduğunu söyleyen!
Öyleyse bu lideri yalnız bırakanlar kimler?
Halk mı?
Elbette hayır!
Türkiye halkı, AK Parti’nin kuruluşunda tabelayı kendi elleriyle asmış, o tarihten bu yana, tam 15 yıldır AK Parti’nin ve Sayın Erdoğan’ın arkasında durmuş bir halk!
Bu halk, 27 Nisan e-muhtırasında apoletliler karşında Sayın Erdoğan’ın yanındaydı. 367 darbesinde yine öyle!
17/25 Aralık yargı darbesinde Sayın Erdoğan, İstanbul’dan Keçiören’deki konutuna gidene kadar insanlar yollara dökülüp, onu selamlamış, iradesine, seçtiği lidere sahip çıkmıştı. ‘Seni yedirmeyiz’ demişti!
Gezi’de, Gezi’nin international paydaşlarına karşı Türkiye halkı liderinin arkasında durdu. Bunu o dönem ‘reel politiğe boyun eğme emareleri gösteren bazı AK Partililere rağmen’yaptı bu halk! ‘Dik dur eğilme bu halk seninle’ diyerek, eğilenlere inat, Sayın Erdoğan’a: ‘dik dur’ dedi.
Sayın Erdoğan’ı devirmeye yönelik darbe ve işgal girişimlerinde halkın durduğu noktayı tek tek yazmaya kalkarsak burdan Hakkari’ye yol olur.
O yüzden, bu bahsi uzatmadan ’15 Temmuz’ ile kapatalım.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimini püskürten, sokağa çıkan, tankların, topların, namluların karşısında aslanlar gibi duran ve liderine kalkan olan, yine bu halkın kendisi olmuştur.
Dolaysıyla, Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakan, ‘halk’ değil, olamaz!
O halde kimdir Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakanlar?
Aslında Sayın Erdoğan’ı iyi tanıyanlar, verdiği demeçleri iyi takip edenler bu sorunun cevabını da bilir.
Sözgelimi…
“2010 yılından itibaren bu yapıya (FETÖ) karşı açık tavır almaya başladığımda, özellikle de 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimiyle birlikte net bir duruş sergilediğimde, yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım” ifadelerini kim kullanmıştı.
“17-25 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydılar 15 Temmuz belki olmayabilirdi” diye kim söylemişti?
“Şu anda bildiklerimi söyleyemeyecek durumdayım. Ama günü geldiğinde inşallah onlar da kaleme dökülecektir.” diyen kimdi?
‘Anlayamadılar. (arkadaşlarından bahsediyor) Anlayamadıkları gibi bu alçaklara o dönemde toz kondurmayan; onların böyle kötü niyetlerinin olmadığından bahseden arkadaşlarımız da vardı. Halbuki ben Başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren dershaneler meselesine olumsuz yaklaşan birisiyim. O zamandan itibaren gelen bakan arkadaşlarıma (Milli Eğitim Bakanlarını kastediyor) hep bunu söylemişimdir; ‘Gelin bu dershaneleri kapatalım’ diyordum. İlla takviye verilecekse, takviyeyi de sen yap devlet olarak. Nitekim şimdi yapıyoruz. Maalesef Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığı dönemine kadar bunu gerçekleştiremedik’ cümlelerini sarfeden kimdi peki?
Evet, bu açıklamaların tamamı Sayın Erdoğan’a ait!
Evet, Sayın Erdoğan’ı, bizzat birlikte yola çıktığı bazı ‘AKP’liler’ yalnız bıraktı malesef!
Sayın Erdoğan, müesses nizama her karşı çıkışında, her başkaldırdığında, ‘efendim olmaz’ diyenlerdir, ‘ama efendim’le başlayan cümleler kuranlardır Erdoğan’ı yalnız bırakanlar!
Gezi’yi hatırlayın!
Sayın Erdoğan yurtdışındayken, mikrofonların karşısında ‘küreselcilere’ boyun eğen kimlerdi, bakın! Kimi görüyorsanız işte onlardır Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakanlar!
Lideri, ‘Dershaneler kapatılmalı’ görüşünü dile getirdikten sonra, ona itiraz eden ve kırk dereden su getiren kimlerdi? Arşivler yalan söylemez! Açıp bakın, dönemin Genel Başkan Yardımcılarından Milletvekillerine, Bakanlara kadar, kimler itiraz etmişse, işte onlar yalnız bıraktı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı!
Sayın Erdoğan, ‘faizle mücadeleye’ giriştiğinde, ‘dolar yerine altını’ önerdiğinde, ‘AB’nin ikiyüzlülüğünü’ eleştirdiğinde, ‘dünya 5’ten büyüktür’ dediğinde, ‘sömürgeci zihniyete’ kafa tuttuğunda, ‘Şangay 5’lisini’ işaret ettiğinde…
Ezcümle Sayın Erdoğan, kurulu düzenin tüm enstrümanlarına, müesses nizamın tüm dayatmalarına, sömürgeci/kolonyal başkentlerin tüm ahlaksız politikalarına karşı durup, milletin ve ümmetin yanında saf tuttuğunda…
Reel politik argümanları öne sürerek ona itiraz eden, uzlaşmacı/koalisyoncu tavır takınan kimlerse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yalnız bırakan da onlardır!
Sadece onlar mı yalnız bırakıyor peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı?
Hayır!
Bugün varlığı, gücü, makamı, plakası, kalemi ve bütün imtiyazlarını Sayın Erdoğan’a borçlu olanlar da, Sayın Erdoğan olmasa bir ‘hiç’ olacaklar da yalnız bırakıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı!
Ve…
Dava için değil, ümmet için değil, maslahat için değil, halk için değil, Kur’an ve Sünnet’in tatbiki için değil, çözüm için, merhem olmak için, derman olmak için değil, sadece ve sadece ‘kendi çıkarı’ için Sayın Erdoğan’ın paçasına yapışanlardır o’nu yalnız bırakanlar!
Menfaat için, kariyer için, makam/mevki için Sayın Erdoğan’ın yanında ‘kerhen’ saf tutanlardır onu yalnız bırakanlar!
Düne kadar, bu davanın en uzak çeperlerinde bile görülmemiş, bu hareketin felsefesini hiç içselleştirmemiş, hayatı bu milletin değerleriyle kavga etmekle geçmiş ama bu aralar ‘disposeble Erdoğancı’ olmuş kişilerdir Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakanlar!
Yazının Devamı İçin TIKLAYINIZ
