
DÜŞÜNCEMOLA
Yoldan Çekilin Beyler!
Günlük yaşamda gündemimizi daha çok siyaset meşgul eder…
Siyasetin eksiklikleri/arızaları tabir caizse “kabak gibi” ortaya çıkar. Çünkü her şey göz önündedir. Çünkü siyaset büyük ölçüde sahnede oynanır…
Onun içindir ki siyaset dışı unsurların müdahalesine toplum olarak sıcak bakmayız. En arızalı haliyle bile siyaseti askere tercih ederiz. Tüm eksikliklerine rağmen siyasi yollarla gelenleri 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanlara kat be kat tercih ederiz…
Aslında siyasetin hallerinin bizi yansıttığını da biliriz. Biz neysek başımızdakiler onlar diye düşünürüz. “Nasılsanız öyle idare olunursunuz”a inanırız…
Siyasetin statikleşmesi dikkatimizi çeker ve günlerce konuşuruz da kendimize bakmayız. Siyasetçilerin koltuk sevdası ağzımıza pelesenk olur da sivil toplumda koltuk sevdasını görmemezlikten geliriz…
Mevkilerin makamların geçiciliğine vurgu yaparız da vakıflarda ve derneklerde on yılları bulan ve hatta aşan başkanlarla “hayırlı hizmetler”e devam ederiz…
Sivil toplum değişmeden siyasetin değişmeyeceğini bilmezmiş gibi sürekli değişim çağrımızı siyasete, yani göz önünde olana yaparız…
Farkında olarak ya da olmayarak; siyaset ve ticaret gibi alanları dünya görüşümüzün dışında değerlendirir, bir tür seküler bakış açısıyla siyaseti/ticareti, sivil toplum alanından tamamen başkaymış gibi değerlendiririz…
Ticaret alanının dinamikliğini elzem görür, siyasettin kendini güncellemesini ister, ama sivil toplum bambaşka bir olguymuş gibi bu alanın adeta “aynı tas aynı hamam” kalmasını isteriz…
Bu alanı kutsallaştırarak dokunulmaz hale getirir, çoğu zaman farkında olmadan kendimizi ve konumlarımızı dokunulmaz kılmış oluruz…
Değişimden bahsedenlere, hemen tecrübeden ve gelenekten bahsederiz; siyasetin ve ticaretin geleneği olmazmış gibi…
Yenilikten bahsedenlere, hemen davayı korumaktan ve mecrasından saptırmamaktan bahsederiz; kurumları, insanları, ekolleri mutlaklaştırırcasına…
Gençleşmeden bahsedenlere, hemen zamane gençlerinin yetersizliğinden ve hatta ahlaki zaaflarından bahsederiz; eski insanlar melekmişçesine…
“Ya bir yol bul, ya da bir yol aç” malum. Cümleyi sivil toplum için kuracak olursak denmeli ki; “yol aç ve çekil ki açtığın yoldan insanlar yürüsün…”
Yol açanlar kendilerini yolun sahibi gördüklerinde yolculara en büyük zulmü yapmış olurlar, farkında olmadan yolu tıkamaya başlarlar…
Yol açanlar kendilerini vazgeçilmez gördüklerinde eskimelerine rağmen yeni yol açabilecekleri, yolun dışına itmiş olurlar, yolu çürütürler, yolcuyu öldürürler…
Siyasetin günübirlik çözüm çabasına ve reflekslerine karşın sivil toplumun daha kalıcı bakış açısına yönelmesi lazım. Daha dinamik, daha kararlı, daha üretken…
Kendi kadrolarını yetiştirmede çekingen davranan, yeni kadrolara alan açmayan, insan sirkülasyonuna fırsat vermeyen sivil toplum siyasete söz söyleyebilir mi? Siyasete öncülük yapabilir mi? Siyasete ufuk sunabilir mi?
Gençlikle ve öğrenciyle ilgilenen vakıf ve derneklerin dahi yaş ortalaması ellilerin üzerindeyse gelecekten bahsetmek mümkün olabilir mi? Koca koca cümleler kullanmanın karşılığı olabilir mi?
Yol açmayanlar farkında olmadan kendi halsizliklerini yorgunluklarını yola yansıtıyorlar…
Yol açmayanlar yeni neslin de kendileri gibi heyecansız olduklarını zannederek gençlerin ruhsuzluğundan bahsediyorlar…
Yol açın beyler!
Bugüne kadar yaptığınız hizmetlerin hatırına yol açın. En zor zamanda, kimse yokken vermiş olduğunuz mücadelenin daha ileri noktaya taşınması için yol açın. Yol bozulmasın için, yolcu nefret etmesin için, yeni yollar bulunsun için çekilin yoldan beyler!
Yol açan herkese selam olsun…
Yol açıp yolu tıkamayanlara selam olsun…
Yeni yol açacak olanlara,
Yolu yenileyecek olanlara,
Görevi devredenlere selam olsun…
Halit Bekiroğlu
29.10.2017
(Bu yazı, Bakırköy İmam Hatip Mezunları Derneği (BAKİMDER) Başkanı Engin Gökyıldız ‘ın 2+2 yıllık süresinin sonunda başkanlığı yeni bir arkadaşına devretmesinden esinlenilerek yazılmıştır.)
